...

Sanat Kulübü

Sanata Dair

Sanat kelimesi Arapça’da amel, iş yapma anlamlarını veren “san’a” kökünden gelmektedir. Yapılan iş, alet yardımıyla, belirli bir el becerisiyle sürdürülen marangozluk, duvarcılık gibi meslek dallarını kapsamaktadır. Bu kelime Arapça’da, insanın akıl ve zekâsını kullanarak yaptığı işleri anlatır.

Bugünkü Türkçe’de kullandığımız “sanat” kelimesi, Osmanlıca’da bir değişiklik geçirmiş, yeni kazandığı anlam ve içerikle birlikte benimsenmiştir.

Türkçe’de iyi yapılan her iş için “sanat” kelimesinden yararlanır. Yapılan bir iş veya hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat olarak tanımlamamıza sebep olmaktadır.Güzel konuşma sanatı, dikiş sanatı, bahçe sanatı ve daha birçok güzel işin arkasına “sanat” sözcüğünü koyarak istisnai ve farklı yansımasını ifade ederiz. Bu, şu demektir; İnsan yaptığı işi yüceltebildikçe, ona bir parıltı katabildikçe, sanat olgusuna biraz daha yaklaşabilmiş sayılır. Çünkü, Sanatı çevre faktörlerinden ayıran yegâne özellik, günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır.

Sanat adına üretilen ne olursa olsun, güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhunun ve zekâsının kullanıldığı her alan, aslında insanın kendini araması ve yeni keşiflere yol almasıdır

İnsanoğlu, çok eski dönemlerden beri heyecanlarını, duygularını, beklentilerini ürettikleri her güzelliğe yansıtmıştır. İnsanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan beklide en önemlisidir sanat. Yeryüzünde insanlığa yakışmayacak katliamlar yapılarak büyük sermaye hareketleri başlatılmıştır. Tarihi devrimler de, insanların sanat biçimlerini ve sanata bakış açılarını değiştirmiştir. Yani her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.

Sanat, özgürlüğe hamledir. Endüstriyel ve teknik gelişmeler, şiddeti ve yıpratıcı korkuları da beraberinde getirmiştir. Bütün bu iyi ya da kötü gelişmeler, bugünkü insanın sanata bakış açışını geliştirmiş ve tasarımcıların tarzını da biçimlendirmiştir. Sanat ” insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç ” olarak kabul edilmiştir. Din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran, adeta bir mola olmuşdur. Sanat, insanlığın geçirdiği evrimler ile gelişmiştir. Doğal olarak da sanat geliştikçe insanların yaşama bakışları değişmiş, yaşama biçimleri şekillenmiş, hayata ve yaşama katılacak yeniliklere başlangıç olmuştur. Sanat, kavram olarak meydana getirdiği her yeniliği, birçok zıt kalıbı, değiştirmek yada yıkmak adına sürekli olarak zorlar ve aşar.

FELSEFENİN BİTTİĞİ YERDE SANAT MI BAŞLAR?

İnsanoğlu, gerçeklik ile gerçeğin dışa yansıması arasındaki boşluğa, Edebiyat, müzik, tiyatro, resim, heykel ve daha bir çok ifade biçimini kullanarak sanat yoluyla hayata sızmaya çalışmıştır.İç ve dış dünyamızın ifade biçimlerinde kullandığımız tüm diller “insana özgüdür”. Varoluşun insana özgü soruları, yaşam biçimlerinin içerdiği sıkıntılar, çaresizlikler ve merak, düşünür olmakla sanatçı olmak arasında bir köprü gibidir. Düşünür, sanatçı olduğu ölçüde filozoflaşır.

Bir çok sanatçı eserleri ile felsefî söylemler üretirken, bir çok büyük düşünür de, sözlerinin yetmediği yerde sanata sığınmıştır. Sanat ve felsefe, zaman zaman birlikte, zaman zaman da karşıtlaşarak, dünyanın insan eliyle çoğaltılmasının, genişletilmesinin olanaklarını sunar. O noktadan sonra, sanat kendini gösterir. Sanatçı çağının mucidi olarak meydana getirdiği her türlü eser de yaşadığı topluma armağanlar sunarken, sonraki toplumlara da ışık olur. Filozof da gelişen ve çoğalan dünyanın hızına yetişmeye çalışarak, hayata kattığı yeni yorumlarıyla ufkumuzu genişletir.

Eser, duygu ve düşünceyi çoğalttıkça sanat anlamında toplumda yerini alır. Düşüncenin sözlü ya da yazılı sunulduğu felsefi çalışmalar ile sanat eserinin örtüştüğü birçok alan vardır. Bilindiği gibi felsefenin temel konularından biri de, sanat üzerine üst dil oluşturan “estetik” tir.

SANAT Penceresi